ağır

Senso

1. heavy
2. intense
3. slow

Pronunciato come (IPA)

/aˈɯɾ/

Etimologia

Inherited from Ottoman Turkish آغر (ağır, “heavy”), from Old Anatolian Turkish [script needed] (aɣïr, “heavy”), from Proto-Turkic *iagïr (“heavy”). Cognate of Old Turkic 𐰍𐰃𐰺 (ǧir¹ /⁠agïr⁠/, “heavy”) and Uzbek ogʻir.

Frasi

Baş ağır gerek , kulak sağır .

Testa di testa pesante, orecchio sordo.

Ağır adımlarla çıktım, koridorda dolaşmaya başladım.

Sono uscito da gradini pesanti, ho iniziato a vagare nel corridoio.

Romanya küresel ekonomik krizden ağır etkilendi.

La Romania è stata gravemente colpita dalla crisi economica globale.

Yasaya uymayanları ise ağır cezalar bekliyor.

Coloro che non rispettano la legge stanno aspettando pesanti sanzioni.

Zorunlu göç gerek Türk gerek Yunan ekonomisinde yaklaşık yirmi yıl süren ağır bir krize yol açmıştır.

La migrazione forzata ha portato a una pesante crisi che è durata per circa venti anni sia nell'economia turca che in quella greca.

Bedri Macide’nin bekleyeceği kahvelere doğru ağır ağır yürüdü.

Bedri Macide camminava lentamente verso i caffè che aspettava.

Saçlarına ve ensesine ağır ağır kar taneleri düşüyordu.

I suoi capelli e il collo stavano lentamente cadendo la neve.

Nihat’la Ömer köprüden ağır ağır Babıâli Caddesi’ne doğru yürüdüler.

Nihat e Ömer camminarono dal ponte verso la strada di Babıâli.