güzel

Signification (Anglais)

Adj

1. beautiful
2. nice

Noun

beauty (someone who is beautiful)

Coupé comme

gü‧zel

Prononcé comme (IPA)

/ɡyˈzæl/

Étymologie (Anglais)

Inherited from Ottoman Turkish گوزل (güzel), from Old Anatolian Turkish گُزَل (gözel, “beautiful”), from Proto-Turkic *közel. Cognate with Azerbaijani gözəl, Uzbek goʻzal, Bashkir гүзәл (güzəl)

Phrases

Dışarısı çok güzel .

C'est très agréable à l'extérieur.

Çok güzel bir geceydi.

C'était une soirée merveilleuse.

Mesela ben güzel bir kadın gördüğüm zaman muhakkak en evvel öpmek arzusu duyarım.

Par exemple, quand je vois une belle femme, je ressens vraiment le désir de s'embrasser avant.

Kanyon ve etrafındaki dağlar çok güzel .

Le canyon et les montagnes qui l'entourent sont très beaux.

Bel bağladığımız güzel değerlerimiz?

Nos belles valeurs que nous avons liées?

Aman , aramızı bozmayalım, güzel hatırınız içim alayım!

Oh, ne nous cassons pas, laissez-moi passer un bon souvenir!

Sarayımın en güzel çiçeği , uçsuz bucaksız Çin'in en güzel kızı .

La plus belle fleur de mon palais est la plus belle fille de Chine.