küçük

Mane

1. small, little
2. minor, of little importance

Binavkirî wek

kü‧çük

Wekî (IPA) tê gotin

/cyˈtʃyc/

Etîmolojî

From Ottoman Turkish كوچوك (küçük, “small, little”), from Old Anatolian Turkish [script needed] (kiçük, “small, little”), from Proto-Turkic *kičük, *kičüg (“small, little”). Cognate with Old Turkic 𐰚𐰃𐰲𐰏 (kičig), Karakhanid [script needed] (kičüg), Kazakh кіші (kışı), кішкене (kışkene), Uyghur كىچىك (kichik), Kyrgyz кичинекей (kicinekey), Shor кичиг, Yakut куччугуй (kuccuguy), etc. According to Clauson it is hard to explain the final /k/ and rounded vowels in modern languages like Turkish and they should be regarded as borrowings from Persian کوچک (kučak, “small”). However this is unlikely and can not be justified solely based on this assumption due to forms like küçü-l- (“to become small”), diminutive form küçü-cük and preservation of /ç/ despite the long vowel of the Persian form.

Hevokên

Seni küçük orospu !

Tu çirûskek biçûk!

Ve bu küçük an , bana bütün geldiğimiz yoldan uzun görünüyordu.

This ev demek piçûk ji her awayê ku em hatin ba min dirêjtir xuya dikir.

Küçük katolik kilisesi ve daha büyük olan protestan kilisesi vardır.

Dêra katolîk a piçûk û dêrê protestoyek mezin heye.

Geceleri eve hep arka taraftaki küçük kapıdan girerdi.

Bi şevê, ew her gav ket hundurê hundurê xaniyê piçûk li piştê.

Küçük Haşan bir şeyler mınldandı.

Hashan piçûk tiştek murm kir.

Fakat bu küçük vilayet merkezinin iki doktorlu hastanesinde buz makinesi yoktu.

Lê di vê navenda parêzgeha piçûk de bi du bijîjkan re makîneyek berfê tune.

Küçük Haşan eve eli boş dönmektense akşam trenine kadar beklemeye karar verdi .

Haşan biçûk biryar da ku li bendê bimîne heya ku ezmûna êvarê ji bilî vegeriya malê.

Küçük salonun bütün iskemleleri dolmuştu.

Hemî kursiyên hewşa piçûk tijî bûn.