olduğu

Senso (Inglese)

third-person past participle of olmak

Frasi

Felaket , nedense , başkalarında olduğu zaman bile bizi yanından kaçırıyor.

Disastro, in qualche modo, anche quando è negli altri, ci manca.

İçine bir lokma akciğer katsak ağzını sürmez , olduğu gibi bırakır.

Un morso di polmoni non applica la bocca, lascia così com'è.

Fakat bu surlar pek harap olduğu için aralarından geçmek kolaydı.

Ma poiché queste pareti erano molto devastate, era facile da passare.

Havadan tohumlama için hangi uçak tipinin daha iyi olduğu konusunda çok fazla tartışma olmuştur.

Ci sono state molte discussioni su quale tipo di aeromobile sia migliore per l'inseminazione aerea.

Kentin mali esnekliğinin düşük olduğu bildirildi.

La flessibilità finanziaria della città è stata bassa.

Genelde yazmış olduğu kitap türleri gizli servis ve ajan kahramanları üzerine kurulmuştur.

In generale, i tipi di libri che ha scritto si basano su servizi segreti e eroi dell'agente.

Hepsinin de Sırp uyruklu olduğu belirtiliyor.

Tutti sono cittadini serbi.

Sinirli bir adam olduğu için ihtimal birden bir parlama neticesinde bunu yapmış.

Dato che era un uomo arrabbiato, improvvisamente lo fece a causa di un bagliore.