büyük

Senso (Inglese)

Adj

1. big, grand, large
2. old, elder
3. important, significant by importance
4. strong, powerful

Noun

1. a bigger one
2. (figuratively) people higher by rank or degree
3. (euphemistic) excrement, poop

Con trattino come

bü‧yük

Pronunciato come (IPA)

[byˈjyc]

Etimologia (Inglese)

From Ottoman Turkish بیوك (büyük, “big, grand”), from earlier *biyük < *beδük, from Proto-Turkic *bedük (“big”), derived from *bedü- (“to grow big”). See büyü-. Cognate with Karakhanid بَدُكْ (bedük, “big”), Old Uyghur pʾdwk (bedük, “big”), Kazakh биік (biık, “high”).

Frasi

Büyük başın derdi büyük olur .

La tua grande testa è fantastica.

Bize büyük sorumluluk düşüyor.

Abbiamo una grande responsabilità.

Büyük bir zevkle.

Con grande piacere.

Zaten feda ettiklerim de öyle büyük bir şey değildi.

Quello che ho sacrificato non è stato una cosa così grande.

Anlaşmadan en az iki büyük fayda bekleniyor.

Almeno due grandi benefici sono previsti dall'accordo.

Temmuz'da iki büyük rock etkinliği daha var .

Ci sono due importanti eventi rock a luglio.

Polis reformu en büyük engel olmayı sürdürüyor.

La riforma della polizia continua ad essere il più grande ostacolo.

Güney tarafındaki büyük tiyatro binasının önünde bir polis dolaşıyordu.

Un ufficiale di polizia stava camminando di fronte al Grand Theater Building sul lato sud.