Let's travel and see what happens when we hit the road.
Neden burada olduğumu biliyorsun.
Tu sais pourquoi je suis ici.
Ben eve gidiyorum.
Je rentre à la maison.
Terk etmek mi ❓ ?
Partir?
Eve mi ❓ gidiyoruz?
Rentrions-nous à la maison?
Şimdi nereye gidiyorsun?
Où vas-tu maintenant?
Peki , nereye gidiyoruz?
Alors, où allons-nous?
Hey, nereye gidiyorsun?
Salut, où vas-tu?
Nereye gidiyorsun dostum ?
Où vas-tu, mec?
Ne tarafa gideceğiz?
De quel côté allons-nous?
Şimdi nereye gideceksin?
Où vas-tu aller maintenant?
İstediğin zaman ⌚ gidebilirsin.
Vous pouvez y aller à tout moment.
Nereye gideceğini söyledi mi ❓ ?
A-t-il dit où il allait?
Ben eve dönüyorum.
Je rentre à la maison.
Tekrar 🔁 önüne baktı.
Il regarda en arrière.
Nereye gittiğimizi merak etmeye başladım.
J'ai commencé à me demander où nous allions.
Hadi , geç olmadan yolumuza gidelim!
Allez, allons-y avant qu'il ne soit trop tard!
İnanamıyorum dedi ve sırtını dönüp çıktı .
Il a dit que je ne pouvais pas le croire et il tourna le dos.
Ve bu küçük an , bana bütün geldiğimiz yoldan uzun görünüyordu.
Et ce petit moment semblait plus long que tout le chemin que nous sommes venus vers moi.
Hemen eşyalarımı topladım.
J'ai immédiatement collecté mes biens.
Sebeplerden biri uluslararası endişe .
L'une des raisons est la préoccupation internationale.
Üç 3 yıl önce , hayatında ilk 1st defa ⌚ bir 1 uçağa bindi.
Il y a trois ans, il est monté dans un avion pour la première fois de sa vie.
Şimdilik yalnızca yolcu hizmeti veriliyor.
Pour l'instant, seul le service de passagers est fourni.
Kısmette varsa yine 🔁 görüşürüz .
Si vous avez une fortune, à nouveau.
Fakat bu yıl Türkiye'ye gideceğim.
Mais j'irai en Turquie cette année.
Tam dört 4 defa ⌚ hacca gitmiş.
Il est allé au pèlerinage quatre fois.
Ben de her 🔁 şeyi bırakarak onunla beraber dolaşmaya başladım.
J'ai donc commencé à me promener avec lui, laissant tout.
Bundan sonra ise Viyana'ya dönecek.
Après cela, il retournera à Vienne.
Yoldan kal , yoldaştan kalma.
Restez hors de la route, du camarade.
Bakan buradan Bulgaristan'a geçti .
Le ministre est passé en Bulgarie.
Acele ve sert adımlar atıyordu.
Il se précipitait et faisait des pas.
Görev sırasında hiçbir 🙅 asker hayatını kaybetmedi.
Aucun soldat n'a perdu la vie pendant la mission.
Yarın görüşür müyüz?
Puis-je te voir demain?
Yolda birkaç 🤏 arkadaşıyla beraber giden Macide’yi gördü.
Il a vu MacIDE, qui est allé avec quelques amis sur le chemin.
Kime gidebilirdi bu yabancı yerde ?
Qui pourrait-il aller dans cet endroit étranger?
Kalktım ve tekrar 🔁 yola düzüldüm.
Je me suis levé et j'étais à nouveau sur la route.
Dağılırken bile bile yavaş yürüdüm.
J'ai marché lentement, même lorsque vous étiez dispersé.
Dağa tırmanmaya devam ettik .
Nous avons continué à gravir la montagne.
Şoför kımıldadı, yanındaki kapıyı açtı.
Le conducteur se déplaça, ouvrit la porte à côté.
İki yıl önce de Belgrad'a taşınmış.
Il a déménagé à Belgrade il y a deux ans.
Ne diye başka yerlere gidiyorlar da bize gelmiyorlar? Sen bağır !
Pourquoi vont-ils dans d'autres endroits et ils ne viennent pas à nous? Tu cries!
"Burayı gevşet!" gibi sert emirlere başladılar.
"Desserrez cet endroit!" Ils ont commencé des ordres durs comme.
Oradan Karadeniz kıyısına geldiler.
De là, ils sont venus sur la côte de la mer Noire.
Ağır adımlarla çıktım, koridorda dolaşmaya başladım.
Je suis sorti de pas lourds, j'ai commencé à errer dans le couloir.
Genişleme planları bununla da bitmiyor.
Les plans d'expansion ne se terminent pas avec cela.
Ben gidip ampulü alayım; hemen öteki odaya geçelim!
Laissez-moi aller chercher l'ampoule; Passons tout de suite à l'autre pièce!
Neyse efendim , İstanbul'a naklolduk.
Quoi qu'il en soit, monsieur, nous avons été transférés à Istanbul.
Partinizin hedef ve öncelikleri ne olacak ?
Quels seront les objectifs et les priorités de votre parti?
Çift Saraybosna'dan Karadağ'a geçti .
Le couple est passé de Sarajevo au Monténégro.
Dadandırma kara gelin , dadanırsa yine 🔁 gelir .
Dadanma Black Bride, si c'est Daddi revient.
Her zaman gemicinin istediği rüzgar esmez.
Le vent ne souffle pas toujours le marin.
Bu sevkıyat da Bulgaristan'a gidiyordu.
Cette expédition allait en Bulgarie.
Uçuş güvenlik tedbirleri derhal artırıldı.
Les mesures de sécurité des vols ont été augmentées immédiatement.
Umarım turnuvada ilerlerler.
J'espère qu'ils se déplacent dans le tournoi.
Bölgede geleceğe yönelik özelleştirme çalışmaları açısından daha neler yapılması gerekiyor?
Qu'est-ce qui doit être fait de plus en termes d'études futures de privatisation dans la région?
Kazdağı'nın yolu çetindir, nasıl çıkacaksın?
La façon dont Kazdağı est difficile, comment allez-vous sortir?
Ayrıca Mississippi Nehri'ne katkısı da önemlidir.
Il est également important de contribuer à la rivière Mississippi.
Aç gezmekten, tok ölmek 💀 yeğdir.
Hungry, c'est mourir plein de marche.
Bozkır köylüsünün ne düşündüğünü ve ne beklediğini kimse bilmez.
Personne ne sait ce que pense le paysan Steppe et ce qu'il attend.
Borç ödemekle, yol 🛣️ yürümekle tükenir.
En payant de la dette, la route s'épuise en marchant.
Hüsnü'yü kolundan tutup çekerek yürümeye başladı .
Il a commencé à marcher en saisissant Hüsnü par son bras.
Bu vatandaşlar vizeleri için para 💸 ödemiyorlar.
Ces citoyens ne paient pas d'argent pour leurs visas.
Fonlar beş 5 Türk bankası kanalıyla verilecek.
Des fonds seront donnés par cinq banques turques.
Raporda sabit önerilerde de bulunuluyor.
Des suggestions fixes sont également faites dans le rapport.
Belki şu anda gözleri gökyüzünde koşan aynı buluta dikilmişti.
Peut-être qu'il était maintenant tenu dans le même nuage avec ses yeux courir dans le ciel.
Bunlar da köy sokaklarında yıkılarak dolaşıyorlardı.
Ils ont également été démolis dans les rues du village.
Amelenin çadırına doğru yürümeye başladık.
Nous avons commencé à marcher vers la tente du comportement.
Veznedar sokağa çıkıncaya kadar ağzını açmadı.
Il n'a pas ouvert la bouche jusqu'à ce qu'il sortit dans la rue.
Ben şoförün arkasındaki birinci 1st sıranın sağ başında idim.
J'étais à droite à droite de la première place derrière le conducteur.
Başka köylerde de senin düşmanların çoğalıyor.
Dans d'autres villages, vos ennemis se multiplient.
İlk hibrid taksiler Atina'da çalışmaya başladı .
Les premiers taxis hybrides ont commencé à travailler à Athènes.
Daha sonra Utah'tan Kaliforniya'ya kadar birçok altın arayan gruba rehberlik yapmıştır.
Plus tard, il a guidé de nombreux groupes d'or de l'Utah à la Californie.
Koca Recep'i bulup kadınları temin ettikten sonra beni gelip otelden almayı kararlaştırdılar.
Après avoir trouvé le mari Recep et fourni des femmes, elles ont décidé de venir me prendre de l'hôtel.
Danışan dağı aşmış, danışmayan yolu şaşmış.
Le client a traversé la montagne, le chemin non consultant a été surpris.
Annem biraz mırın kırın ettikten sonra , açık bir 1 asker arabasına yüklendik.
Après que ma mère ait cassé un peu de mırın, nous l'avons chargée sur une voiture de soldat ouverte.
Nihayet Konya'da, gelip geçtikçe uğradığı bir 1 hanın ismini söyledi.
Enfin, à Konya, il a dit le nom d'une auberge qu'il a souffert en venant et a réussi.
Geriye dönerek Köprü’ye, oradan Beyoğlu’na doğru yürüdü.
Il est retourné au pont, de là à Beyoğlu.
Artık her şey çizilen muayyen yollarda yürümeyecektir.
Tout ne marchera plus sur les routes spécifiques tirées.
Sal yavaş yavaş sallanmaya başlamıştı, neferler ön tarafta sahile doğru kürek çekiyorlardı.
L'attaque a lentement commencé à trembler, les soldats tiraient la pelle vers la plage.
Arnavutluk'ta turizm hâlâ emekleme çağında.
Le tourisme en Albanie est toujours à l'ère de la rampe.
Ortalık adamakıllı kararmış, gemi 🚢 de limana iyice yanaşmıştı.
Il a été assombri par Adamakıllı et le navire s'approchait du port.
Çakıcı arkadaşlarıyla beraber mağrur , ölüler arasında dolaşıyordu.
Çakıcı se promenait autour des morts avec ses amis.
Ruslar teşebbüste bulunmuş ancak Osmanlı filosunu takip edememişlerdi.
Les Russes étaient dans la tentative mais n'ont pas pu suivre la flotte ottomane.
Sonra kalktım, biraz evvel hazırladığım paketi kolumun altına sıkıştırdım, dışarı çıktım.
Puis je me suis levé, j'ai serré le colis que je viens de préparer sous mon bras, je suis sorti.
Venediklilerin elindeki İstendil adası Akdeniz yolu üzerinde 🔛 olup korsan yatağı durumundaydı.
L'île d'Inendil entre les mains des Vénitiens était sur la route méditerranéenne et était un lit pirate.
Cavit Bey 🤵♂️ , bütün koğuşa, çıkınca nerelere gideceğini, nasıl iş tutacağını anlatıyordu.
Cavit Bey disait à toute la salle, où il irait et comment faire du travail.
Ancak akşam 🌆 karanlığı çökmeye başladığı sırada gelinin köyüne yaklaştılar.
Cependant, ils se sont approchés du village de la mariée lorsque l'obscurité du soir a commencé à s'effondrer.
'Geri dönersem sağ dönmeyeceğim!' deyip yürümüş.
«Si je reviens, je ne reviendrai pas bien! et marchait.
Fakat sabahtan beri gezip dolaştığım yerlerde su 🚰 bulamamış, adamakıllı yanmaya başlamıştım.
Mais depuis le matin, je n'ai pas pu trouver de l'eau dans des endroits où j'ai erré et j'ai commencé à brûler.
Kırık dallar, devrilmiş kütükler bize yol 🛣️ gösterirdi.
Les branches cassées, les journaux renversés nous ont guidés.
Ankara'nın asfalt döşeli yollarına hiç benzemeyen bozuk kaldırımlı dar mahalleleri geçtim.
J'ai passé les quartiers étroits avec des trottoirs cassés, qui ne sont pas similaires aux routes d'asphalte d'Ankara.
Akabinde de dokuz 9 Ocak'ta kendisi için idam fermanı çıkarılsa da yolda atından düşmesi sonucunda ölmüştür.
Par la suite, il est décédé des suites de tomber de son cheval sur la route, bien qu'il ait été exécuté pour lui le neuf janvier.
